İstiklal Marşı'nın Açıklaması

 


Tema (Ana Duygu): Vatan, millet, bayrak sevgisi ve bağımsızlık tutkusu.

Konu: Kurtuluş Savaşı, Türk tarihi, Türk ulusunun bağımsızlık uğruna neler yapabileceği, bağımsızlığın kazanılmasından duyulan coşku ve heyecan.

Ana Düşünce: Türk milleti, tarihin hiçbir döneminde özgürlüğünden vazgeçmemiş ve bu uğurda mücadele ederek canını seve seve ortaya koymuştur.

Çıkartmamız Gereken Sonuç: Vatanımızı, milletimizi ve bayrağımızı sevmeliyiz. Vatan için şehit olanları ve vatana hizmet edenleri unutmamalıyız. Vatanımızın gelişmesi için canla başla çalışmalıyız ve yurdumuzu koruyup kollayarak gerekirse bağımsızlık uğruna canımızı seve seve feda etmeliyiz.



Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; 
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. 
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; 
O benimdir, o benim milletimindir ancak. 

1. Kıta: Mehmet Akif, Türk milletine cesaret aşılamak ve milli duyguları açığa çıkarmak için “korkma” sözüyle sesleniyor. Bayrak bir milletin geleceğinin, ülkesinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın kaybedilmesi Türk milletinin bağımsızlığının yok olmasıdır. Şair ülkemizde tek bir insan, aile (ocak) kalana kadar bu vatan için savaşacağımızı, çok zor şartlarda bile bayrağımızın dalgalanmaya devam edeceğini söylüyor. Her zaman bir yıldız gibi parlayacak olan Türk bayrağı, sonsuza kadar milletimize ait olacak ve bağımsızlığımızı temsil edecektir.


Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal! 

2. Kıta: Bu dörtlükte bayrak kişileştirilmiştir. Türk vatanının bazı toprakları işgal edildiği için bu bölgelerdeki Türk bayrakları indirilerek yerine düşman bayrakları asılmıştır. Bu yüzden bayrağımız kızgın ve öfkelidir. Bu durum, kahraman Türk milletini de çok üzmektedir. Türk’ün beklediği ve özlediği gülen yani dalgalanan bir bayraktır. Bağımsızlığa aşık Türk milleti de özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Çünkü Türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. 


Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş Sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. 


3. Kıta: Şair “ben” sözcüğüyle Türk milletini kastediyor. Türk milleti ezelden beri hür yaşamış ve hür yaşayacaktır. Hiçbir çılgın, yani düşman Türk milletinin özgürlüğünü elinden alamaz. Türk milleti, bağımsızlığını kazanmak için önüne çıkan her engeli (bent) aşacak güce sahiptir. Çünkü Türk milletinin köklü, derin bir tarihi ve zengin bir kültürü vardır.


Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar? 


4. Kıta: Çok yüksek askeri teknolojiye (çelik zırhlı duvar) sahip olan ve ülkemizi işgal eden düşmanlar (Avrupa, Garp), içinde iman ve vatan aşkı olan Türk askerini yenemeyecektir. Bu özelliğiyle Türk milleti yücedir, uludur. Şair son mısrada, çıkar uğruna başka toprakları işgal eden ve kendilerini medeni olarak gören Avrupalıları da tek dişi kalmış canavara benzetmiştir.  



Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.


5. Kıta: Şair bu kıtada, kahraman Türk askerine seslenerek ondan yurdunu alçaklara yani düşmanlara bırakmaması için gerekirse canını feda etmesini ve kendini siper ederek bu hayasızca akını yani işgali durdurmasını istiyor. Şair son iki mısrada, Allah’ın Türk milletine vadettiği yani söz verdiği zafer gününün çok yakın olduğunu ve Türk topraklarına yapılan bu hayasızca akının yani işgalin çok yakında biteceğini söylüyor. 



Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. 


6. Kıta: Şair, Türk ordusuna vatanın değerini anımsatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşanların varlığıdır. Bu nedenle atalarımızın kanlarıyla sulanan, altında binlerce kefensiz yatan şehidin bulunduğu topraklar bizim için çok kutsaldır ve bunun değerini bilmeliyiz ve bu cennet vatanı, dünyanın bütün zenginlikleri bize verilse dahi satmamalıyız.



Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. 


7. Kıta: Şair yedinci kıtada, bu cennet kadar kıymetli ve güzel vatan uğruna her Türk’ün canını seve seve feda ettiğini ve edeceğini, bu nedenle toprağımızın her bir karışında şehitlerimizin (şüheda) kanı olduğunu söylüyor. Şair son iki mısrada, Allah’ın (Hüda) canımızı, sevdiklerimizi (canan) ve her şeyimizi almasını ama bizi vatanımızdan ayırmamasını (cüda) diliyor.



Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. 


8. Kıta: Şair bu kıtada, Allah’a dua ederek ondan ibadet (mabet) yerlerine düşman (namahrem) elinin değmemesini istiyor. Şair son iki mısrada, camilerimizden okunan ezanların sonsuza kadar Türk yurdunun üstünde inlemesi yani okunması gerektiğini çünkü bu ezanların dinimizin temeli ve bağımsızlığımızın simgesi olduğunu vurguluyor.



O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım. 


9. Kıta: Mehmet Akif Ersoy bu kıtada, ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehit atalarımızın ruhlarının da huzura kavuşacağını anlatıyor. Şair, sekizinci kıtanın devamı olan bu kıtada bir şehidi konuşturmaktadır. Vatan topraklarının işgali, ezanlarımızın susması anlamına gelir ki bu durum da vatan uğruna şehit olanların ruhlarının huzura erişmesini engeller.



Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal! 


10. Kıta: Şair, bu son kıtada zafer gününün heyecanını yaşamaktadır. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşur. Artık onun için yok olma (izmihlal) korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitlerimizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık, Allah’a tapan ve doğruluktan ayrılmayan Türk milletinin en doğal hakkıdır.


Alkan Aslantürk

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.