Zamanı Kazanmak veya Kaybetmek (Sohbet)
Gerçekten yazık! Zamanın azaldığını insan, ancak bir yaşa geldikten sonra fark edebiliyor. Hazin olan budur. İnsanoğlu kolay yetişmiyor, kolay olgunlaşmıyor. Bazı işleri yapabilmek için belirli bir olgunluğa varmak lazım. Ancak o olgunluğa vardıktan sonra gücünüzün bazı işleri başarmaya yettiğini görürsünüz. İşte bunu gördüğünüz zaman bir telaştır başlar. Yaşınız en az kırka varmıştır. Önünüzde kaç seneniz kaldı? Daha kaç sene yaşayacaksınız? Bilemezsiniz. “Aman şunu da yapayım! Aman bunu da yapayım!” diye çırpınırsınız.
Hâlbuki zaman,
alabildiğine dörtnala gitmektedir. Bir de bakarsınız, beş seneniz daha gitmiş.
Başladığınız işin henüz yarısına gelmemişsinizdir. Eyvah! Zaman yok! Vakit çok
az! Onun için değil midir ki bir ihtiyar: “Köşe başında şapkamı elimde açık
tutsam da gelen geçen, boş geçen zamanlarını içine atsa!” diye bağırmıştır.
Zamanın kıymetini
insanoğlu ne yazık ki genç yaşlarda iken bilemiyor. Gençlere bakıyorum:
kendilerinin bir şey öğrenmelerine yarayacak en kıymetli zamanlarını boşu
boşuna, bir mirasyedinin para harcaması gibi harcıyorlar. Harcanan para yeniden
kazanılabilir. Ama boşuna harcanmış zamanı tekrar geri alıp eski yerine
koyamazsınız. O, boyuna akar gider. Siz uyursunuz, zaman uyumaz; akışına devam
eder. Durmaksızın boyuna giderken sizin ömrünüzü de beraberinde götürür.
Aslında sizin ömrünüzdür giden, farkına varamazsınız. Her geçen dakika ile
neler kaybettiğinizi hiçbir zaman bilemezsiniz. Ancak seneler ve seneler
geçtikten sonra arkanıza baktığınız zaman, o gençlik günlerinizin ta ufuklara
kadar uzanıp gittiğini, derin teessüfler içinde görür, kaybettiğinizin
azametini seyrederken acılar içinde yüreğinizin sızladığını hissedersiniz.
Servet, mal, mülk,
bunların hiçbiri bir kıymet değildir. Ömrümüzün sona erdiği zaman, onların
hepsi ortada kalır. Ama faydalı bir iş yaptınızsa sizden sonra gelecekleri daha
iyi edecek, onları daha çabuk toparlayacak bir hizmette bulunabildinizse
kendiniz gitseniz bile adınız yaşar. Aslına bakarsanız yaşamak da budur zaten!
Fakat insanın etrafına, memleketine, insanlığa yararlı bir şey yapabilmesi, kendisine cömertçe bahşedilmiş olan zamanları iyi kullanması sayesinde mümkün olabilir. Ancak iyi yetişmiş insanlar, memleketlerine faydalı işler yapabilirler. Yetişmemiş, yani zamanlarını iyi kullanmamış, boşu boşuna harcamış insanlarsa, ne kendilerine ne de memleketlerine faydalı olabilirler. Gençleri uyaralım, bu noktada uyarmamızın faydası vardır, zamanlarını iyi kullansınlar. Yoksa günün birinde, yaşlandıkları zaman, hiçbir şey yapamamış olmanın acısı ile kıvranacaklardır. Gençler, boş geçirdikleri zamanlarda neler kaybettiklerini anladıkları gün ise ne yazık ki, iş işten geçmiş olacaktır. İnsan için bahtsızlığın en kötüsü, en korkuncu, muhakkak ki, bunu yapacak hiçbir şey kalmadığı zaman fark etmektir.
Şevket RADO / Sohbet
Yorumunu Yaz