Gül Kokardı Babaannem (Tiyatro)


Tiyatro

1 Perdelik Oyun

Kişiler: Anne, Baba, Babaanne, Muhsin, Huzurevi Müdürü.
Dekor: Koltuk, kanepe, sehpa, sehpa üzerinde telefon.
Sahnenin sağ tarafı ev, sol tarafı huzurevinin müdür odası olarak düzenlenir. Işıklandırma iki farklı ortamı aydınlatmada bağımsız kullanılır.

1. Sahne (Ev)

(Babaanne, koltukta oturmuş. Muhsin koltuğun önünde yüzü babaanneye dönük. Her ikisi de seyirciye profilden görünecek şekilde oturmuş. Sahne aydınlanırken)
Babaanne: Sonra kırk gün kırk gece düğün yapmış, evlenmişler. Ömür boyu mutlu yaşamışlar. Gökten üç elma düştü. Biri sana, biri bana, biri de bu masalı dinleyenlerin başına. Nasıl, beğendin mi masalımızı?
Muhsin: Hem de çok. Ağzına sağlık babaanne. Harikasın sen. Barış Manço'nun süper babaannesi gibisin. Hatta ondan da iyisin.

2. Sahne (Ev)

Anne: Böylesi hepimiz için daha iyi. Hem aklımız onda kalmaz. Hem de düzenli olarak yemeğini yer, uykusunu uyur. Nöbet günleri biliyorsun. Her hafta 24 saat nöbet, canım çıkıyor. Bakamıyorum, ilgilenemiyorum.
Baba: Benim durumum çok mu farklı sanki. Koş ameliyathaneye, sonra koş kliniğe. Haydi koş muayenehaneye. Şöyle bir boşluk bulup annemi gezdirmek istemez miyim? Olmuyor işte. Haklısın. Daha düzenli bir ortam lazım. İlgi, sevgi, şefkat göreceği bir yer lazım.
Anne: Karşı caddede bir huzurevi var. Müdürü bizim başhekimin akrabası. Başhekimle konuştum. Tavsiye ediyor. İyi, temiz bir ortammış.
Baba: Sen bilirsin. Ama yine de iyice bir araştıralım, soruşturalım, uygun mu değil mi? Huzurevi deyince...
Muhsin: (Atılır.) Huzurevi mi? Olmaz! Babaannemi hiçbir yere göndermem.
Anne: Ama oğlum, onun rahatı, daha iyi bakılması için.
Muhsin: Hayır, anne. Siz bakmayın. Ben ona bakarım.
Baba: Saçmalama. Okulun var senin.
Muhsin: Anne, baba, lütfen! Benim de görüşümü soramaz mısınız?
Baba: Karışma sen!
Anne: (Baba'ya) Azarlama çocuğu, Tarık. (Muhsin'e) Bak oğlum. Bu gerekli. Yapmak zorundayız. Babaannen çok rahat edecek. İnan ki. Biz de hafta sonları gideriz. Çıkarıp gezdiririz. Olmaz mı? 
Muhsin: Olmaz!
(...)
Baba: (Kızar.) Mantıklı ol. Canımı sıkma benim. Hiçbir yere gidemezsin. O senin babaannense benim de annem. Biz doğru olanı yapıyoruz. Anlaşıldı mı?
Muhsin: Peki. Siz daha iyi bilirsiniz baba.
(Sahne kararır, aydınlanır.)

3. Sahne (Huzurevi - Müdürün Odası)

Muhsin: İyi günler müdür amca. Girebilir miyim?
Müdür: Buyur bakalım delikanlı. Hoş geldin. Nasıl yardımcı olabilirim?
Muhsin: Şey, müdür amca, sizden bir ricam vardı da.
Müdür: Yaa, peki. Anlaşılan bu böyle ayaküstü konuşulacak bir mesele değil. (Koltuk gösterir.) Buyur bakalım.
Muhsin: Yok. Vaktinizi almayayım.
Müdür: Lütfen. Otur da öyle konuşalım. Bir dakika. Seni tanıyor gibiyim.
Muhsin: Bilmem. Anneler gününde sınıfça gelmiştik. Nurdan öğretmenle.
Müdür: Tamam hatırladım. Nurdan öğretmeni tanırım. Anneler, babalar gününü hiç kaçırmaz. Her seferinde bizimkileri ziyaret eder. Neyse, otur bakalım.
Muhsin: (Oturur.) Teşekkür ederim müdür amca. Bana ancak siz yardım edebilirsiniz. 
Müdür: Elbette. Elimden gelecek bir işse neden olmasın? Söyle bakalım neymiş bu önemli iş?
Muhsin: Benim bir babaannem var, müdür amca. Onu buraya getirmek istiyorlar. 
Müdür: Kim getirmek istiyor?
Muhsin: Babamla annem. İkisi de doktor. Hastalar, sınavlar, nöbetler yüzünden babaanneme bakamıyorlar. Onun için de “Huzurevine götürelim.” diyorlar.
Müdür: Peki. Sen ne diyorsun buna?
Muhsin: Ben istemiyorum. Evden ayrılmasın babaannem. Buraya gelmesin. Onsuz yalnız kalırım.
Müdür: İyi ama benden ne istediğini hâlâ anlayamadım.
Muhsin: Babaannemi getirdiklerinde, kabul etmeseniz. “Yerimiz yok,” deseniz. “Burası size uygun değil,” deseniz... Ne bileyim, “Sağlıksız... Romatizması olanlar için zararlı,” deseniz... Olmaz mı?
Müdür :Hah! Şimdi anladım. Ben böyle deyince sen babaannenden ayrılmamış olacaksın. Hııı. Peki. Diyelim ki burada yer yok. Burası uygun değil. Sağlıksız. Romatizması olanlar için de zararlı. O zaman babaanneni başka huzurevine götürmezler mi?
Muhsin: (Şaşırır.) Başka huzurevine mi? Götürürler mi?
Müdür: Bilmem. Sence götürmezler mi?
Muhsin: Haklısınız. Bunu hiç düşünmedim. Götürebilirler tabii. (Susar, birden kararlı) Götürsünler. Oradaki müdür amcalarla da konuşurum. Onlara da rica ederim. Almayın, derim. Hem benim babaannem çok huysuzdur, derim. Herkesi rahatsız eder, derim. Onlar da sizin gibi anlayışlıdırlar umarım. Beni dinlerler. Bana hak verirler.
Müdür: Seni çok iyi anlıyorum delikanlı. Ama benden yapamayacağım bir şey istiyorsun. Bize başvuran insanları geri çevirmeye hakkımız yok. Her gelen yaşlı insanımızı hoş geldin deyip kabul etmek durumundayız. Aynı şey babaannen için de geçerli. Sana yardımcı olmak isterdim ama... Kusura bakma. Olur mu?
Muhsin: Yaa! Demek öyle. Peki. Yine de beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

4. Sahne (Ev)

Muhsin: Gitme babaanne. Beni bırakma... Ben...
Babaanne: Çok uzağa gitmiyorum ki canımın içi. Hemen şuradayım. İki sokak ötede. Sık sık beni ziyarete gel, olur mu?
Muhsin: Gitme!
Babaanne: Çok yoruldum canımın içi. İhtiyar kemiklerim azıcık dinleniversin. Yine beraberiz. Sen benim kalbimdesin. Ben senin kalbindeyim. Ayrılık diye bir şey yok ki! Her cumartesi bekliyorum, unutma.
Muhsin: Beni de götür babaanne. Seccadeni sererim. Masallarını dinlerim. Sana su getiririm.
Babaanne: Okulun ne olacak peki?
Muhsin: (Sarılır.) Benim bir okulum da sensin babaanne.
Baba: Gidelim anne.
Babaanne: Hadi bakalım. Allahaısmarladık canımın içi. Derslerine iyi çalış. Bir takdire on masal. Söz mü?
Muhsin: Söz, babaanne. (Çıkarlar. Muhsin koltuğun üzerine kapanır ve hıçkırır. Sahne kararır.)

5. Sahne (Ev)

Baba: (Ahizeyi kaldırıp numaraları tuşlar.)Alo. Emniyet Müdürlüğü mü? Ben şu kayıp çocuğun babasıyım. Evet evet. Muhsin Doğan. Bir haber var mı memur bey? Nasıl? Hiç mi yok? Peki. Aramaya devam ediliyor mu? Tabi tabi. Fotoğrafını vermiştik. Telefonumuz da var sizde. Bir haber çıkarsa arar mısınız? Lütfen! Bekliyoruz. Çok teşekkür ederim. İyi çalışmalar (Telefonu kapatır.).
Anne: (Telaşlı) Ne diyorlar Tarık? Bulacaklar mı yavrumu?
Baba: Sakin ol bakalım. Mutlaka bulurlar onu. Bulurlar eminim (Gezinir.). Allah Allah! Nereye gider bu çocuk?
Anne: Allahım, sen koru yavrumu. Başına bir hâl gelirse... Ah be güzel oğlum, nerdesin? Çık gel n'olur?
Baba: Hayret! “Ben de giderim. Bu evde durmam.” diyordu. Dediğini yaptı. Blöf yapıyor demiştim içimden ama değilmiş.
Anne: Oğlum... Hangi karanlık köşelerdesin? Çık gel artık. Yavrumu ne kadar üzmüşüz. Allahım! Ne kadar, ne kadar... (Telefon çalar.)
Baba: (Ahizeyi kaldırır.) Efendim. Evet benim. Buyrun. İyi günler müdür bey. Sağ olun. Hayrola? Annemle ilgili bir problem mi var? Yaa! İyi iyi. Zaten başımızda yeterince sıkıntı var. Hiç sormayın. Çocuk... Çocuk kayıp. Dün annemi size bıraktıktan sonra kayboldu. Akşam eve gelmedi. Polis arıyor. Bir türlü bulamıyor. Perişanız. Ne yapacağımızı şaşırdık. Nasıl korkmam müdür bey? O daha çocuk. Sokaklarda bin türlü tehlike var. Allah korusun... Peki. Dinliyorum... Yaaa! Ne diyorsunuz müdür bey? Ciddi misiniz? Öyle mi? Hay Allah, Yani?.. Çok şükür. (Ahizeyi eliyle kapatıp anneye döner.) Müjde, hayatım, oradaymış.
Anne: Orada mı? Nerede? Söylesene? Yavrumu bulmuşlar mı? Kim bulmuş? Nerede bulmuşlar?
Baba: (Evet anlamında başını sallar. “bir dakika” işaretini yapar. Telefonla konuşmaya devam eder.) Vay kerata! Demek babaannesine gelmiş ha! Nasıl? Daha önce size mi gelmiş? Almayın diye mi? Allah Allah! Bak sen şuna! Aman müdür bey! Biz hemen geliyoruz. Bu kadar zor olacağını bilseydim gerçekten getirmezdim. Çok teşekkür ederim müdür bey, sağ olun.
Anne: Çok şükür Allahım! (Çıkarlar, sahne kararır.)

6. Sahne (Huzurevi)

(Sahne aydınlandığında müdür, masasında; babaanne ve Muhsin koltuklarda oturmaktadır. Baba ve anne içeri girerler.)
Baba: Merhabalar müdür bey! (Tokalaşır.)Anneciğim! (Elini öper. Muhsin'e) Oğlum! (Kucaklar.)
Babaanne: Hoş geldin oğlum. Telaşlanacak bir şey yok. Canımın içi beni ziyarete gelmişti. Galiba size haber vermeyi unutmuş. Söz verdi bana. Bir daha yapmayacak.
Anne: (Babaanneye sarılır.)Ah anne! Neler oldu böyle? Çıldırabilirdim.
Baba: (Tekrar kucaklar.) Aslan oğlum benim. Sakın bir daha deneme olmaz mı? Ölecektim az kalsın.
Muhsin: Özür dilerim baba. Sizi üzmek istememiştim.
Baba: Lütfen oğlum! Ben özür dilerim. Anne babalar da bazen hata yapabilirler. Sen haklıydın. (Müdüre) Bize müsaade, müdür bey. İlginize teşekkürler.
Muhsin: Babaanne ne olacak?
Baba: O burada kalıyor ya! Her gün ziyaretine geleceğiz, söz.
Muhsin: Yine mi? Ama baba...
Baba: Şaka şaka. Tabii ki o da bizimle gelecek. Bırakır mıyım hiç? En iyisi bakıcı tutmak... Huzurevini evimize götürmek... Evimizi huzurevine çevirmek...
Anne: Sahi, bakıcı tutmak neden aklımıza gelmedi ki?
Muhsin: Yaşasın! Haydi babaanne. Evimize gidelim. (Müdüre)Hoşça kalın müdür amca. İyi ki sizin gibi insanlar var.
Müdür: Güle güle delikanlı... İyi ki sizin gibi çocuklar var. Gül kokan babaanneler sizinle ne kadar övünseler azdır.
(Çıkarlar. Işıklar söner.)

7. Sahne (Ev)

(Işıklar yandığında evin içi, ilk sahnedeki gibi babaanne oturmuş, Muhsin, önüne diz çökmüş, seyirciye yandan görünecek şekilde)
Babaanne: Sonra da kırk gün kırk gece düğün yapmış, evlenmişler. Ömür boyu mutlu yaşamışlar. Gökten üç elma düştü. Biri sana biri bana, biri de bu masalı dinleyenlerin başına.
(Sahne kararır / Perde kapanır.)

Tacettin ŞİMŞEK 
Çocuk Edebiyatı
(Düzenlenmiştir.)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.